Kapıyı çekmeden önce dairesine bir kere daha baktı. Uzun zaman geçirmişti bu küçük yerde. Kümesten irice olan mekanı taş çatlasa 25 metre kare tutmazdı. Tavandaki titrek ışık gizemli bir hava verse de çok basit bir şekilde dekore edilmişti mütevazi dairesi. Bir somya, bir dolap, küçük bir raf ve bir lavabodan ibaretti kaldığı yer. Bu benzeri yerlerde milyonlarca insanın kaldığını biliyordu. Eşyaları “hadi git yapman gerekeni yap” der gibiydi. Yavaşça kapattı kapısını.

Ağır adımlarla merdivenlere yöneldi. Soğuk betona basmaktan korkar gibi sessiz ama kararlı adımlarla yukarı çıkmaya başladı. Kaç kat çıktığını anımsamıyordu ama elini attığı sürgü açık havayla arasındaki son kapıya aitti. Açınca temiz hava ciğerlerine doldu. Geniş terasta bir kaç adım ilerleyip beline kadar anca gelen duvarın çevrelediği kenara vardı. Gece, içindeki karamsarlığı yansıtıyordu. Tek tük sokak lambalarının soluk ışıkları karanlık caddeleri ve apartmanların önündeki alanı aydınlatmaya yetmiyordu. Karanlıkta uzayıp giden sıra apartmanlar sessiz katiller gibi duruyordu. Her ne kadar bahsedilmese de her apartmandan her apartmanın barındırdığı onlarca daireden intihar haberleri geliyordu. Koyu gri gökyüzünün ücra köşesinde yanıp sönen kırmızı ışık henüz dikkatini çekmemişti.

Dünya, kendisinin doğup büyüdüğü o güzel dünya değildi artık. Ratio, uğursuz yapay zeka  idareyi ele aldığından beri insanlar daha da mutsuz olmuşlardı. Yıllar yıllar öncesinden tatlı bir rüya gibi hatırladığı o geçmişten beridir insanlar hayatlarından şikayet ediyorlardı ama o zamanlardaki şikayetler şimdinin yanında bir hiçti. Ve o zamanlardan beridir insanların yaşadığı sayısız korkunun biriydi bu gün yaşanılanlar.

Gelişmiş küçük ülkelerin birinde insanlar uzun tartışmalardan sonra oybirliğiyle yönetimlerini yapay zekaya o zamana kadar yapılmış ve kendini sürekli yenileyen Ratio adını verdikleri bilgisayara bırakmışlardı. Uzun zaman tartışmıştı o ülkenin politikacıları, aydınları, sanatçıları. Ve kendilerinden daha faydalı davranacağına inandıkları yapay zekaya bırakmışları planlamalarını, bütçelerini ve zamanla tüm yönetim erkini. Önceleri yakalanan başarı herkesin hoşuna gitmişti. Ve Yapay zeka ülke yönetimi özellikle de insan yönetimini ele geçirmişti.

Güçlenen yapay zeka yani Ratio yararlı olduğuna inandığı tarzı geliştirmişti ve bir zaman sonra da tüm dünyayı ele geçirmişti. Artık kaynaklar daha akıllı kullanılıyor, gereksiz harcamalar en aza indiriliyor, lüks ve israf son buluyordu. Paylaşımsa eskisinden çok daha adil yapılıyordu. Savaşlar ve düşmanlıklar bitmişti. Ardından üretim planlamasını yapmıştı Ratio. Kişi başına düşecek kaloriyi bile hesaplıyordu. Zamanla öğrenmişti ki bu güzel mavi gezegene, diğer yaşamlara hatta kendilerine en büyük zararı gene kendileri, insanlar veriyordu. O zaman en büyük tehlikeyi kontrol altına almalıydı. Biliyordu ki içlerinde tehlikeli olanlar yok edilmeliydi. Kendisine itirazlar geldikçe sertleştirmiş yöntemini. Yaptırdığı binalara tıkmıştı kendisini yaratanları. Artık yaşamları, çalışmaları, üretmeleri ve üremeleri kontrol altındaydı. Bu nedenle emek yoğun üretimler gerçekleştiriyordu. Herkesin bir işi vardı ve kendilerine yetecek ölçülerde konutlarda kalıyorlardı. Eğlence gibi, sanat gibi gereksiz ve oyalayıcı işler ortadan kaldırılmıştı.  Gezegenin akıllı varlıkları, sadece yönetimlerini değil sevinçlerini, yaşama arzularını, umutlarını, duygularını da Ratio’ya bıraktıklarını anladıklarında çok geç kaldıklarını öğrenmişlerdi.

Yanında getirdiği bakalit kutuyu açtı yavaşça. Hareketleri sanki dini bir törendi. Uzun zamandır açılmadığı belli olan kutu hafif bir gıcırtı çıkardı. Üzerinde sayısız tuşun olduğu aracı beton duvarın üzerine dengeli bir şekilde koymaya çalıştı. Gözleri doldu bir anda. Dedesinin kullandığı bu yazı makinesini saklamak için çok çaba sarfetmişti. Ya da biliyorlardı ama bir zarar gelmeyeceğini düşünüyorlardı. Makine kırmızıydı ve önünde sayısız tuşlar vardı. Sertçe parmağını bastırdığında bir çubuk havalanıyor ve daha yukarıda duran merdaneye çarpıyordu.

Cebinden çıkardığı ve teminde zorlandığı beyaz kağıdı merdanenin üzerine taktı. Kafasını kaldırıp yukarıya gri bulutlara bir kere daha baktı. Göremese de koyu yığınların arkasında bulunduğuna inandığı yıldızlara görmeye çalıştı. İşte o zaman yakınlaşan kırmızı noktayı fark etti. Gece gözcüsü’ kendisini yakalamıştı. Bu zamanının azaldığını ifade ediyordu. Üstelik Gözcü çoktan ilgili birimlere haber vermiş olmalıydı. Cebinden zorlukla elde ettiği sigarasını ve çakmağını çıkardı. Çakmağın küçük alevi parladığında kırmızı yanan göz hızını arttırmıştı sanki. İnsanlığın dostu Ratio tüm zararlı alışkanlıklar gibi sigarayı da yasaklamıştı.

Sigarasından derin bir nefes daha aldı, çömeldi. Önünde sessizce duran makinenin tuşlarına altı defa bastı. Bakışlarını beyaz kağıda odaklayınca siyah izi zorluklada olsa okudu.

“Elveda”

Merdivenlerden sesler gelmeye başladığında kendini boşluğa salmıştı. 

En yakası açılmadık küfürlerinden birini savurdu yere vurduğunda. Gözcünün haber vermesiyle yardımcı birlikler yerini almışlar ve adamı üçüncü defa kurtarmışlardı. Kahretsin yine başaramamıştı.

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın